Image

“Bireysel emeklilik sisteminin sağlıkla entegre hale gelmesi, sadece bireyler için değil, ülke ekonomisi açısından da önemli kazanımlar yaratabilir.”

Günümüzde ekonomik ve toplumsal dinamikler öyle hızlı değişiyor ki, insanların güvence arayışı da buna paralel olarak artıyor. Bu noktada, iki temel ihtiyaç öne çıkıyor: biri gelir seviyesini koruyabilmek, diğeri ise sağlık harcamalarını karşılayabilecek bir teminata sahip olmak. Aslında, bu ihtiyaçlara yanıt veren ürünler sektörde halihazırda sunuluyor. Ancak son dönemde, bu iki güçlü ihtiyacı bir araya getiren entegre ürün yapıları üzerinde düşünülmeye başlandı.


Sektörde şekillenen yeni yaklaşıma göre; BES ve sağlık sigortası gibi ürünlerin tek bir paket halinde sunulması, müşteriye hem ek faydalar sağlamayı hem de karar verme sürecini kolaylaştırarak ürünü daha cazip hale getirmeyi amaçlıyor. Bu konunun hem operasyonel hem de teknik boyutu var.

Operasyonel açıdan baktığımızda, iki ayrı ürünün tek elden, entegre biçimde sunulması ve iletişimin bütüncül yapılması, müşterilerin ürünü daha kolay anlamasını ve seçmesini sağlıyor. Biz de AXA Türkiye olarak, bu yaklaşımı destekleyen bir yapıya sahibiz. Gerek organizasyonumuz gerekse dağıtım kanallarımızla BES, sağlık ve hayat dışı bireysel ürünlerimizi bir arada sunuyoruz. Örneğin; BES, sağlık ve kasko ürünlerine sahip bir müşterimiz, tüm bu hizmetleri tek bir dijital platform üzerinden hızlı, kolay ve kesintisiz şekilde yönetebiliyor.

Teknik açıdan ise bu entegrasyonun sağlıklı ilerleyebilmesi için sunulacak ek faydaların çok net bir şekilde tanımlanması gerekiyor. Sağlık asistans ya da fon danışmanlığı gibi hizmetlerin entegre şekilde sunulması mümkün olabilir. Ancak, BES birikimlerinin bir kısmıyla sağlık poliçesi primlerinin ödenmesi ya da tam tersi şekilde sağlık ürününden elde edilen gelirle BES kesintilerinin düşürülmesi gibi daha kompleks yapılar, şu anki yasal ve teknik çerçevede uygulanabilir görünmüyor.

Dolayısıyla, fikir düzeyinde oldukça cazip görünse de bu tür uygulamaların hayata geçirilmesi için hem sektörün hem de regülasyonların biraz daha olgunlaşması gerektiğini düşünüyoruz. Şirket olarak biz de bu konuda gelişmeleri yakından takip ediyor, ancak şimdilik bu alanda somut bir adım atmak için erken olduğunu değerlendiriyoruz.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de demografik yapı ciddi bir değişim içinde. Yaşam süresi uzarken, doğurganlık oranları düşüyor. Bu tablo, yaşlı nüfusun giderek arttığını ve bununla birlikte sağlık harcamalarının da bireylerin ve kamunun bütçesinde daha fazla yer tuttuğunu gösteriyor.

Rakamlarla konuşmak gerekirse; 2015 yılında ülkemizde ortanca yaş 31 iken, 2024 sonunda bu rakam 34,4’e yükseldi. Doğurganlık hızı ise 2,14’ten 1,48’e geriledi. Bu da bize yaşlı bağımlılık oranında bir artış olduğunu gösteriyor. Her 100 çalışanın desteklediği yaşlı sayısı 12,2’den 15,1’e yükseldi. Bu tablo, sağlık sistemine ve bireysel bütçelere yönelik baskının önümüzdeki dönemde daha da artacağını açıkça ortaya koyuyor.

Böyle bir ortamda bireysel emeklilik sistemine, özellikle sağlıkla entegre çözümler açısından önemli bir rol düşebilir. Ancak, burada bazı sınırları da göz ardı etmemek gerek. Tıbbi enflasyon, genel enflasyonun üzerinde seyrediyor ve yaşla birlikte artan risk faktörleri, sağlık poliçesi primlerini yukarı çekiyor. BES fon getirileri genellikle TÜFE’nin üzerinde gerçekleşse de bu getiriler, sağlıkta karşı karşıya kalınan maliyetleri uzun vadede bire bir finanse edecek seviyeye ulaşmış değil.

Üstelik bireylerin emeklilik döneminde sadece sağlık değil, barınma ve temel ihtiyaçlar gibi başka harcamaları da olacak. Bugün BES sisteminde katılımcı başına düşen ortalama fon büyüklüğü, bu çok yönlü ihtiyaçları karşılamaya henüz yeterli değil. Bu nedenle, BES ve sağlık güvencelerinin tam anlamıyla entegre edilmesi için hem ekonomik koşulların daha istikrarlı hale gelmesi hem de sistemin daha yüksek katkı payları ve getirilerle büyümesi gerekiyor.

Kısacası, şu an için en rasyonel yaklaşım; bireylerin gençlik dönemlerinden itibaren sağlık sigortasını düzenli olarak yaptırmaları ve bütçelerine uygun biçimde BES katkılarını sürdürülebilir şekilde ödemeleri. Bu iki güvence sistemini birbirini tamamlayacak şekilde, ancak, ayrı ayrı yönetmek, bugünkü koşullarda daha gerçekçi ve uygulanabilir bir strateji olarak öne çıkıyor.

Bireysel emeklilik sisteminin sağlıkla entegre hale gelmesi, sadece bireyler için değil, ülke ekonomisi açısından da önemli kazanımlar yaratabilir. Elbette bunun için öncelikle istikrarın sağlanması, sistemin teknik altyapısının güçlendirilmesi ve destekleyici yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu koşullar oluştuğunda hem tasarruf hem de sağlık alanındaki açıkları aynı anda hedef alan entegre ürünler geliştirmek mümkün hale gelecektir.

Bu tür bir entegrasyonun en büyük avantajlarından biri, bireylere bütüncül bir güvence sunmasıdır. İnsanlar bir yandan gelecekteki yaşamları için birikim yaparken, diğer yandan sağlık risklerine karşı korunmuş hisseder. Bu da doğal olarak sistemde kalıcılığı ve müşteri sadakatini artırır.

Yeni müşteri segmentlerine ulaşma potansiyeline gelince… Evet, kesinlikle böyle bir potansiyel mevcut. Özellikle sağlık harcamalarına duyarlılığı yüksek ama tasarruf yapma konusunda yeterince aksiyon almamış bireyler için bu entegre yapı, güçlü bir motivasyon yaratabilir. Ancak burada önemli olan, ürünün tasarımı kadar müşteriye sunuluş biçimi. Anlaşılır, güven veren ve ihtiyaçlara gerçekten karşılık veren çözümler ortaya koyduğumuzda, müşteri kazanımı ve memnuniyeti zaten kendiliğinden geliyor.

Biz sigortacılar olarak ürünlerden bağımsız biçimde asıl sorumluluğumuzu unutmamalıyız. Bizim sorumluluğumuz, bireylerin bugününü ve yarınını güvence altına alacak sürdürülebilir çözümler sunmak. Güven veren sistemler kurduğumuzda hem mevcut müşterilerimizle bağımız güçleniyor hem de yeni segmentlere ulaşmak daha kolay hale geliyor.