Image

Sektör oyuncuları olarak otomatik katılımın başlamasından bu yana 5, son bir yılda ise 2 milyon kişiyi bu platforma dahil etmiş olmanın son derece önemli olduğunu düşünüyoruz

2018 yılına 6.9 milyon katılımcı sayısı ve devlet katkısı dahil 78 milyar TL fon büyüklüğü ile başlayan Bireysel Emeklilik Sistemi, Emeklilik Gözetim Merkezi’nin verilerine göre katılımcı sayısında mevcut durumunu sürdürürken, fon büyüklüğünde ise yine devlet katkısı dahil 86,8 milyar TL’ye ulaştı.


Otomatik Katılım Sistemi ise 2018 yılına yaklaşık 3.4 milyon katılımcı sayısı ve 1,8 milyar TL’lik fon büyüklüğü ile başladı, yıl içinde 2 milyonu aşkın kişinin sisteme eklenmesiyle birlikte 5 milyon katılımcı ve 4,3 milyar TL’lik fon büyüklüğüne ulaşıldı.

Sektör oyuncuları olarak 2003’ten bu yana yaklaşık 6,9 milyon kişiye ulaşan sistemin, otomatik katılımın başlamasından bu yana 5, son bir yılda ise 2 milyon kişiyi bu platforma dahil etmiş olmanın son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.

Elbette, Otomatik Katılım Sistemi’nin başlamasıyla birlikte, Bireysel Emeklilik Sistemi’nde yeni sözleşme sayılarının azaldığını, çıkışların ise arttığını gördük. Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle 2018 itibariyle 15’inci yılına ulaşan Bireysel Emeklilik Sistemi’nin belli bir doygunluğa ulaştığını söyleyebiliriz. Ek olarak, bireylerin “Ben otomatik katılıma dahil oluyorum, artık bireysel emekliliğe dahil olmama gerek yok” düşüncesinin de bu rakamlarda etkisi var. Bir taraftan diğer tarafa kayış olduğunu görüyoruz. Ayrıca, Türkiye Sigorta Birliği tarafından yapılan bir ankete göre Bireysel Emeklilik Sistemi katılımcılarının yüzde 50’sinin bireysel emeklilik dışında bir tasarrufu bulunmuyor. Sistemden çıkışların ardında da çıkış gerekçelerine ilk neden olarak gelir yetersizliği ortaya çıkıyor. Ekonomik olarak zorlu süreçlerden geçilen dönemlerde vatandaşların bu tarz tasarruflarını nakite çevirme eğilimleri olduğunu biliyoruz.

Sektörün, yılı 7 milyon katılımcı sayısı ve 89,7 milyar TL’lik fon büyüklüğü ile kapatacağını öngörüyoruz. Allianz olarak biz de 860 bin katılımcı ile 15 milyar TL’lik bir fon büyüklüğüne ulaşmayı hedefliyoruz. Otomatik katılım tarafında ise 350 bin katılımcımızın olacağını öngörmekteyiz.

2018 yılına başlarken, sektör olarak gerek katılımcı sayısında gerekse fon büyüklüğünde öngördüğümüz yıl sonu rakamlarına ulaşmak üzere olsak da önümüzdeki dönemde otomatik katılım ile Bireysel Emeklilik Sistemi’ne dahil olan katılımcıların sistemde kalıcılığını sağlayacak bir dizi revizyona ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bunların başında ise işveren katkılı modele geçiş geliyor. Tüm dünyadaki başarılı otomatik katılım modeli örneklerinde işveren katkısı bulunuyor. Biz işverenlerimizin ne tür zorluklar içinde çalıştığını biliyoruz.  Böyle bir ortamda ‘hadi gelin işveren katkısı yapalım’ dediğimizde aslında bir ek yük geliyor. Ancak işverenlere ek yük getirmeden de Otomatik Katılım Sistemi’nde işveren katkısını başlatmanın yolları var.  Sektör olarak yükün paylaşıldığı ortak bir model üzerinde çalışılabileceği kanaatindeyiz.

OECD ülkelerinin emeklilik fonlarında biriken tasarruflar GSYH’lerin ortalama yüzde 50’sini bulurken, Türkiye’de bu oran 2,5’larda.  Gitgide yaşam ömrü uzayan toplumumuzda yaşam kalitesini artırmak için tasarruf etmekten başka çaremiz yok. Bu nedenle, sisteme yatırım yapmaya devam etmemiz gerekiyor. Bu açıdan otomatik katılım Türkiye’de 3 basamaklı emeklilik sisteminin 2’nci basamak yapılandırılmasında ve emeklilik sisteminin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesinde önemli bir adım. 

Sektör ile paralel şekilde Allianz Türkiye’nin hayat sigortaları üretiminin de yüzde 80’den fazlası banka kanalı ile üretiliyor.  Bu payda kredi bağlantılı işlerin büyük katkısı olduğu kadar krediden bağımsız satılan hayat sigortalarında gerçekleştirilen iş modellerinin de başarısı var. Bu açıdan biz Allianz Türkiye olarak özellikle kredi bağlantısız hayat sigortalarında ürüne tam da ihtiyaç olabilecek noktalarda ve basit süreçlerle satın alma işlemlerinin gerçekleşebilmesi için gereken yatırımları yapıyoruz.

Hayat sigortalarında ciddi büyümeler sağlıyoruz ama biz bu branşı bankasürans ağırlıklı ve kredi bağlantılı sigortaların domine ettiğini biliyoruz. 2003’lü yıllardan bugünlere tüm sektör olarak kredili hayat sigortalarını banka ortakları ile entegre şekilde büyüttük. Kredi hacimlerinin daha önce olduğu gibi azaldığı dönemlerde büyüme hızının yavaşladığını görüyoruz. Bugün de o günlerden. Kredi bağlantısız hayat sigortalarını bugünler için geliştirmemiz gerekiyordu. Allianz Türkiye olarak 4 bine yakın geniş acente ağımız ve bankasürans kanalındaki iş ortaklarımız ile kredi bağlantısız ürünlerimizin müşterilerimize faydalarının anlatılarak sunulması konusuna odaklanmış durumdayız. Kredi bağlantısız ürünlerde büyük bir paya sahip olan prim iadeli ya da geri ödemeli hayat sigortalarının şirketimiz ve sektör açısından hayat sigortalarının önemini bireylere anlatabilmek adına stratejik öneme sahip olduğunu düşünüyoruz. Sektördeki birçok oyuncunun şu anda bu ürünü çıkardığını görüyorum.

KOBİ Hayat ve İdeal Hayat gibi yıllık yenilenebilir hayat ürünlerimiz de kredi bağlantısız hayat ürünü olarak müşterilerimize sunduğumuz, her türlü yaşam kaybına karşı hem bireyleri hem de sahip oldukları küçük/orta ölçekli işletmeleri koruyan ve diğer taraftan hayat sigortası farkındalığını artırmaya hizmet eden ürünlerimiz. Allianz Türkiye olarak toplam hayat sigortası üretimimiz içindeki kredi bağlantısız hayat üretimi yüzde 15 seviyelerinden yüzde 35 seviyelerine gelmiş durumda. 2019 yılında ise bu oranı yüzde 40’lara çıkarmayı hedefliyoruz.