Image

''Operasyonel yük çok. Ama biz sigortac›lar›n kafas›, uzun vadeli düflünen ve gelece€e yat›r›m yapan bir bak›fl aç›s›yla çal›fl›yor.''

Acentelerin, değişen dünyanın getirdiği regülasyon değişiklikleri ve bu regülasyonların doğurduğu operasyonel değişiklikler ile adaptasyon ve entegrasyon için gerekli ek sistemler, yazılımlar alması gibi süreçleri her daim oluyordu. Son dönemde KVKK gibi değişiklikler, hem şirket tarafında hem de acentenin kendi tarafında uygulanması gereken yeniliklerle birlikte operasyonel yükü artırıyor. İş yapış şekilleri artık beş senede bir değil, hemen hemen her sene değişiyor. Acenteler bu süreçte elbette ki potansiyel müşteri arayışı ve satışa yeterince zaman ayıramıyor. İyi satış yapabilmek için zaten arkadaki operasyonun, süreçlerin ve mutfağın çok iyi olması gerekiyor. Satış yapsanız dahi operasyon iyi gitmezse, içeri memnuniyetsiz müşteri giriyor ve sonraki sene bu müşteriyi kaybetmeniz söz konusu oluyor. Bu da “elde tutma maliyeti mi yüksek, yoksa yeni müşteri edinme maliyeti mi?” sorusunu akıllara getiriyor.


Günlük iş akışımızda operasyonel süreçleri iyileştirme ve sorun çözme var, satışa vakit bulamıyoruz. Referansla ilerlediğimiz bir satış sürecimiz var. Satış çabası zaman demek ama tam “şimdi operasyonu düzelttik” deyip arkamızı dönsek, hemen ardından bir değişiklik geliyor. Bu da sigorta sektörünün iyice hareketlendiğini, iyileştirme ve entegrasyon sürecinde olduğumuzu gösteriyor. Kendimizi bizden sonraki nesiller için altyapı hazırlıyor gibi hissediyorum.

“Acenteler artık poliçe kesen bir satış kanalı değil, şirketler adına hizmet veren teknik-idari ofis haline geldi” kısmına ise kısmen katılıyorum. Hali hazırda acenteler, brokerlardan farklı olarak şirketlerin temsilcisi. Evet, o şirketin o lokasyondaki, ilçedeki dağıtım kanalı zaten. Yukarıda belirttiğim gibi sektörde regülasyonlar geliyor ve sürekli bir değişiklik söz konusu. Şirketin yaptığı değişiklikler, elbette bizim de teknik-idari güncellemeler yapmamızı gerektiriyor.

Bu zaman öyle bir zaman; geleceğe yatırım zamanı. Bizim payımıza da bu düştü diyebiliriz. SEDDK kurulalı kaç sene oldu ki henüz? Elbette regülasyon zamanı. Türkiye’deki bankacılık sistemini çok beğenirim, dünyaya örnektir. İmar Bankası’ndan sonra batan banka bilmiyorum. Bankacılık sektörü bunu BDDK’nın yaptığı regülasyonlara borçlu. Şimdi sıra bizim sektörümüzde. SEDDK regülasyon getirecek, bizden daha büyük olan piramidin üstündeki şirketler bu regülasyonu entegre edecek ve piramidin tabanındaki acenteler de aynı şekilde uyum sağlayacak.

Dilerim sektörde bu sene yaşanan şirket iflasları tekrar yaşanmaz. Acentelerin ve şirketlerin milli mirası koruyan, varlıkları koruyan yapılar oldukları anlaşılır, yani kendi değerleri fark edilir. Bunun için operasyonel yük artacaksa artsın, satışa vakit kalmayacaksa belki kalmasın. Ülkemize bu kadarlık borcumuz var. Ben böyle bir yerden bakıyorum.

Bu süreçlerin verimlilik, motivasyon ve müşteriyle temas açısından acentemizi nasıl etkilediği konusuna gelirsek; belki kısa vadede acente üretimi açısından verimlilik düşebilir çünkü her gün yeni bir değişiklikle karşı karşıyayız. Operasyonel yük çok. Ama biz sigortacıların kafası, uzun vadeli düşünen ve geleceğe yatırım yapan bir bakış açısıyla çalışıyor. Bugün birçok değişikliğe maruz kalıyoruz ama sektörümüz için iyi şeyler oluyor. Belki beş yıl bu süreci yaşarız ama sonunda gelecek parlak olur. Ben böyle bakıyorum. Bu iyileştirmeler motivasyonumu düşürmüyor, aksine artırıyor.

Verimlilik konusu ise veriye dayalı ve kısa vadede ölçülecek bir şey değil. Verimli olup olmadığımızı beş sene sonra konuşuruz. Zaman yönetimi açısından ise bu dönem büyük bir sınav. Referansla yeni işler gelecek, onları takip edeceğiz; yenilemeleri kaçırmadan yapacağız. Tüm bu regülasyonun getirdiği entegrasyon ve sistemsel konuları çözeceğiz. Bu, zaman yönetimi açısından kolay değil tabii ki ama bu dönemi karın ağrılı, iyileşmeli ve geleceğe hizmet eden bir süreç olarak görmek, ayrı bir motivasyon sağlayabilir.