''Bir iş büyüyorsa, onun arka planındaki sistemin de aynı ölçüde büyümesi gerekir.''
Geçmişte sigorta sektöründe operasyonel işler çok daha sınırlıydı. Evrak takibi, sistemsel işlemler ya doğrudan şirket tarafından yürütülüyordu ya da çok basit bir şekilde çözülebiliyordu. Bu da acentelerin neredeyse tamamen satışa odaklanabilmesini sağlıyordu.
Ancak zamanla hem müşteri beklentileri hem de regülasyonlar ciddi şekilde değişti. Müşteri daha hızlı, daha doğru ve daha şeffaf hizmet bekliyor. Aynı zamanda şirketler de her süreci kayıt altına almak ve mevzuata uygun biçimde yönetmek zorunda. Bu da operasyonun acente tarafında da ciddi bir yük haline gelmesine neden oldu.
Biz Ünlem Sigorta olarak en başından beri bu dönüşümü öngördük ve buna uygun bir yapı kurduk. Satış yapan arkadaşlarımızın önünü açabilmek için, hizmet süreçlerini yöneten ayrı bir ekip kurguladık. Yani “satan, sadece satışa odaklansın” dedik. Bu anlayış sayesinde operasyonel işler büyüdükçe biz de onları yönetebilecek organizasyonel kapasiteyi geliştirdik.
Sigorta sektöründe acentelik, bir dönem yalnızca satışa odaklı, daha küçük ölçekli bir yapıdaydı. Ancak bugün geldiğimiz noktada bu yapı tamamen değişti. Artık sadece satış değil, satış öncesi teknik hazırlık, risk değerlendirme, sözleşme yönetimi, mevzuata uyum, tahsilat takibi gibi birçok süreç de acentenin sorumluluğunda.
Bu dönüşüm, acenteliği daha profesyonel, daha bütünsel bir iş haline getirdi. Bugün bir acentenin başarısı sadece ne kadar sattığıyla değil, aynı zamanda o satışı nasıl yönettiğiyle, hangi sistemlerle desteklediğiyle ve süreç kalitesiyle ölçülüyor.
Biz Ünlem Sigorta olarak, bu gerçeği çok erken fark ettik. Ve şunu çok net biliyoruz:
Bir iş büyüyorsa, onun arka planındaki sistemin de aynı ölçüde büyümesi gerekir.
Motivasyonla yola çıkan herkes başarılı olamaz; çünkü büyüyen işler, sadece satışla değil, operasyonel akılla da yönetilmek zorundadır.
Bugün sektörde birçok kişi veya kurum, yalnızca birkaç ay içinde ofis açıp başarılı olabileceğini düşünüyor. Ancak bu iş artık butik bir çaba olmaktan çıktı; endüstriyel bir yapıya dönüştü. Maliyetlerini doğru hesaplamayan, süreçlerini yönetemeyen ve müşteri deneyimini bütünsel olarak tasarlayamayan hiçbir yapı sürdürülebilir başarıyı yakalayamaz.
Bizim için başarı, sadece satmak değil; satışı sürdürülebilir, kontrollü ve kaliteli bir hizmet yapısına oturtmaktır. İşte Ünlem Sigorta’nın yıllar içindeki büyümesi, tam da bu anlayışın ürünüdür.
Bu soru benim için oldukça kişisel çünkü bugün sahada yaşadığımız en büyük zorluk tam olarak bu:
Bir yandan sürekli değişen regülasyonlara ve artan operasyon yüküne adapte olmaya çalışırken, diğer yandan sürdürülebilir bir iş modeli kurmak için her gün yeniden bir yol arıyoruz.
Sigorta şirketlerinin belirlediği komisyon oranları çoğu zaman masa başında hesaplanıyor, ama gerçek hayatta bu oranlar; personel gideri, ofis maliyeti, hizmet kalitesi ve operasyonel yük gibi unsurlar düşünüldüğünde çoğu zaman yetersiz kalıyor. Eskiden bu operasyonların büyük kısmı şirketler tarafından yürütülüyordu. Ama şimdi hemen her şey acentenin omzunda. Bu da şu anlama geliyor:
Bugün bir acente sahibi, kazandığı komisyonun çok büyük bir bölümünü profesyonel hizmet üretmek ve ekibini ayakta tutmak için harcıyor.
Biz Ünlem Sigorta olarak bu süreci deneyimlemiş, bütün bedellerini ödeyerek öğrenmiş bir yapı haline geldik. Ve şunu net olarak söyleyebilirim:
Büyümek isteyen bir acente artık sadece satışa değil; hizmet altyapısına, operasyonel yetkinliğe ve uzmanlaşmaya da yatırım yapmak zorunda.
Aksi takdirde ne zamanı yönetebilir ne ekibini sürdürülebilir kılabilir.
Benim en çok rahatsızlık duyduğum şey şu:
Sektörde bu yükü gerçekten deneyimleyen, sırtlayan çok az yapı var. Bu da kolektif öğrenmeyi ve çözüm üretmeyi zorlaştırıyor. Oysa ben şuna inanıyorum:
Aynı ürünlerde çalışan yapılar, ortak operasyon modelleri geliştirirse hem maliyetler düşer hem sektörün önü açılır.
Bu da bizi rekabetten çıkartıp birlikte değer üretmeye götürür. Ve bence geleceğin sigortacılığı tam da bu anlayış üzerine kurulacak.